ANISH KAPOOR
1954 Mumbai doğumlu olan Anish Kapoor, 1970’li yıllardan bu yana
sanat eğitimi için gittiği İngiltere’de yaşıyor. Londra’da Hornsey College
of Art ve Chelsea School of Art and Design’da sanat eğitimi gören sanatçı, bugün Kraliyet
Akademisi üyesi ve Britanya İmparatorluk Nişanı sahibi. Kapoor,
1970’lerin sonunda
ziyaret ettiği anavatanı Hindistan’da gördüğü boya
pigmentlerinden etkilenerek yaptığı ‘pigment heykelleri’ ile dikkat çekti. 1980’lerden itibaren
Yeni İngiliz Sanatı adı altında anılmaya başlayan ve Tony
Cragg, Richard Deacon, Bill Woodrow gibi sanatçılardan oluşan grup içinde anıldı.
1990’da Venedik Bienali’nde, 1992’de Documenta’da İngiltere’yi temsil eden
Kapoor, 1991 yılında aldığı Turner Ödülü’yle İngiliz sanat ortamının önde gelen sanatçılarından biri haline
geldi. 1990’lı yıllardan itibaren
malzeme dağarcığını büyük ölçüde genişleten ve yeni endüstriyel teknolojilerin kullanımını gerektiren büyük boyutlu projelere
yönelen Kapoor’un İngiltere’de gerçekleştirdiği en dikkat çekici işler arasında, 2002 yılında Unilever
Serisi kapsamında Tate Modern’de gerçekleştirdiği “Marsyas” heykeliyle, 2012’de Londra
Olimpiyatları sırasında gerçekleştirdiği Olimpiyat Kulesi
“Arcelor Mittal
Orbit” yer aldı.
1990’lardan 2000’li yıllara uzanan süreçte dünya çapında birçok sergi gerçekleştiren Anish Kapoor’un dikkat çeken büyük boyutlu
projeleri arasında, Kunsthaus Bregenz’de 20 tonluk kırmızı vazelin ve mumdan
oluşan heykeli “Benim Kırmızı Yurdum” (2003), Chicago’daki Millennium
Park’ta 110 tonluk
paslanmaz çelik heykeli “Bulut Geçit” (2004), Viyana’da Museum für Angewandte Kunst’ta ve Londra’da Royal Academy’de “Köşeye Ateş Etmek” enstalasyonu
(2009) ve Paris Grand Palais’de sergilediği “Leviathan” heykeli bulunur.
DEVASAL SERGI
Kavramsal sanatın dünyaca
ünlü ismi Hint asıllı Ingiliz sanatçı Anish Kapoor, ilk kez Sakıp Sabancı
Müzesi’nde sergilediği taş eserleriyle Istanbul’da.Burada ilk kişsel sergisi
olan Anish Kapoor, bu olayın hayalini kuran Sakıp Sabancı Müzesi yetkilileri
serge gerçekleştirmek için büyük çaba sarf etmiş ve gerçekten harika bir
sergiye kapılarını açmış.Müzeye girdiğim de karşılaştığım ilk eserde bu devasal
boyutlardaki taşları buraya nasıl getirmişler diye düşündüm. Sonrasında
araştırdım ve Sakıp Sabancı Müzesi’ni dev eserlerin girebilmesi için neredeyse
baştan inşaa ettiklerini öğrendim. Dokuz tıla Türkiye’ye taşınan 32 eseri
yerleştirmişler. En büyük eseri 12 ton ağırlığındaymış. Bir gazetede okuduğum
haberde Kapoor’un ve “ Elektirik direğinin kaldırılmasına bile itiraz
etmediler.” Diyen serge küratörü Sir Norman Rosenthalin de takdirini kazanmış
Anish Kapoor’un “Enerjik,açık ve müthiş dinamiklere sahip bir yer” olarak
tanımladığı Istanbul’a olan sevgisi, şehrin tarihi, mimari değerleri, eserleri
şehrimize getirmesine vesile olmuş.
Müzeye girdiğimde kendimi
bazen en derinlerde, bazen uç noktalarda buldum. Yalın ve abartısı olmayan
eserler beni oldukça içine çekti. Boyutlarının devasal olması bile o yalınlığa,
duruşa bir etki kazandımış, uyumlu olmasını sağlamış. Hatta insana heycan bile
kattığını düşünüyorum. Bir çok taştan eserleri vardı. Mermerden yaptığı
eserlerde sanki kılcal damarların içinde dolanıyordum ve kendimi sürekli o
eserlere dikkatlice bakıp birşeyler üretmeye çalışırken buldum. Gerçekten
kendini kaybettğin ve her baktığında sonsuzluğu görebiliyorsun. Ozellikle de
oyuklar. Oyukların nereye doğru gittiğini görmek için bir sağ bir sola
sallandığımı farkettim ve sonrasında oyukların sonu olmadığını gördüm.
Birbirine benzer çok benzer oyuklar vardı. Fakat Kapoor’da bu eserleri tekrar
etmekten sakınmadığını ifade ediyor. Oyuklara yaklaşıp dokunmamamız için çizgi
koymuşlardı ve yanlarında bir güvenlik. Ama gerçekten çok dokunmak istedim. O
kadar etkisi altına aldıki ona dokundam sanki sonsuzluğa gidecekmişim gibi
hissettim. Eserlerinde oldukça belli olduğu gibi biyolojik açıdan bazı
organlarda bulunmakta. Hepsi saf , temiz gibi ve oldukça estetik görüntü
sergilemekte. Bazı eserlerinin adlarında da ne anlatmaya çalıştığını kendinize
gore yorumlayarak anlayabiliyorsunuz.
Araştırma yaptığımda
Norman Rosenthal’ın bir sözünü okudum. “Anish, önemlidir. O, hiçbir eserini
önceden tasarlamaz, eskiz yapmaz. Onun sergisine bir roman, bir tiyatro eseri
gibi bakmalısınız. Cok katarsis (ruhsal arınma) yaşanır sergilerinde.” demiş
Norman Rosenthal.
Eserlerde en çok ilgimi
çeken ve etkileyici olduğunu düşündüğüm oyuklardı. Cam elyafı ve pigment
malzemelerinden oluşturmuştur.
Bu sergiyi gerçekten
bitmeden gidip görmelisiniz. Ilgnç, devasal ve benimde yaşadığım etkileri
sizinde yaşayacağınızı düşündüğüm eserleri görmelisiniz. Birazdan çektiğim
fotoğrafları göreceksiniz. Fakat o hisleri ve etkiyi ancak yakından dikkatle
baktığınızda farkedeceksiniz. Eserlerine bir çok anlam katıp, sanatın
sonsuzluğunda kendinizi kaybedeceksiniz.
Vimeo’da ki Anish Kapoor
videolarını izlemelisiniz.
Kübra TÜZÜNOĞLU
kubratuzunoglu@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder